Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlerde uğradığı başarısızlığın ardından, partisinin MYK toplantısında, “GÜNEŞİ GÖREN BUZ GİBİ ERİRİZ” diyordu.

Sadece bu kadar değil,

“Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz. Ya başından sonuna kadar işimizi dört dörtlük yaparız ya da çok daha ağır bedeller ödemekten kurtulamayız. Ya milletimizle olan gönül köprülerimizi yeniden güçlendiririz ya da eleştirdiğimiz partilere benzemekten kendimizi alıkoyamayız. Kim olursa olsun hiç kimsenin 22 yıllık birikimi, 22 senelik zorlu bir mücadeleyi heba ve heder etmesine izin veremeyiz, buna müsaade etmeyeceğiz” diyordu.

Belki de en doğru tespiti yapıyordu ama iş işten geçmiş olabilirdi!

Tayyip Erdoğan gerçeği görüyordu, yani partinin bir erime sürecine gireceğini, daha da erimemesi için acil tedbirler almak istiyordu.

AK Parti oylarını kimin erittiği birçok kez konuşuldu, tartışıldı, en sonunda ciddi araştırma şirketlerinin yaptığı araştırmalar sonucunda, AK Parti’yi başta emeklilerin, emekçilerin ve kendi içlerinden ona inancını yitiren seçmenlerin oylarıyla eridi.

Bunların bir kısmı CHP’ye, bir kısmı Yeniden Refah Partisi’ne, MHP’ye ve diğer partilere gitti. Esas olarak “sandığa gitmeyerek” ders vermek isteyenlerin de bu erimede büyük payları oldu.

Ancak bu günlerde görüyoruz ki AK Parti Genel Başkanı ve Cumhur Başkanının, partisine yaptığı bu uyarıların işe yaramadığını, araştırma şirketi Metropoll’un yaptığı araştırma ve anketlerinden de anlayabiliyoruz.

Halen erime devam ediyor, Temmuz’da emekliyi, emekçiyi göz ardı etmenin faturası, Temmuz ayı araştırmalarında AK Parti’nin %35’lerden, %18’e inmek olarak çıkıyor.

Tablodan da anlaşılacağı üzere Adalet ve Kalkınma Partisi’nde erime süreci devam ederken, eriyen oyları nereye gidiyor. Hepsinin CHP’ye gelmediği belli olduğuna göre nereye gittiğine de bakmak lazım.

Yine Metropoll şirketinin araştırma verilerine göre, en çok oyun Yeniden Refah Partisi’ne ve MHP’ye gittiği anlaşılıyor.

Bunun böyle olması çok normal, AK Parti seçmeni kendine en yakın parti olarak onları görüyor. Hadi MHP’ye gelmeleri yine çok normal diyelim, çünkü ittifak ortakları ve “milliyetçi muhafazakârlık” diye ayrı bir kimlik alanı oluştu.

Yeniden Refah Partisi’ne gidiş ise, AK Parti’ye itiraz edilerek bir gidiş söz konusu. Yani AK Parti’den umudun kesildiğinin en belirgin göstergesi.

Kim bunlar?

Artık AK Parti’yi beğenmeyenler ve AK Parti’nin en sadık muhafazakâr seçmenleri, yani tarikat vs. gibi kurumlarda örgütlenmiş politik bir seçmen topluluğu ve bunlardan çok bağımsız gariban emekliler.

Peki, bu “erimeden”, “bu pastadan CHP’ye pay çıkar mı?

Bu politikalar ile bu şartlarda çıkmaz!

Nasıl Çıkar?

CHP’nin 16 milyon emekli ve 16 milyon çalışanın, ekmek-hak-ekonomi temelli ve politik mücadelesiyle. Yani örgütlü sendika ve sivil toplum kuruluşlarıyla dayanışma içinde olmakla çıkar.

Çünkü 16 milyon emekli ve 16 milyon emekçiye “düşün arkama, sonuna kadar beraberiz” demekle.

“Cam tavanı kırdık”, “kredi aldık” söylemleriyle değil!

Üstelik AK Parti seçmeninden alınan çok az miktarda oy ile hiç değil.

Ne ile?

Şu an, CHP’li örnek başarılı belediye başkanlarının iyi çalışmaları ve İYİ Partili muhalif seçmeninin, toplumsal muhalefetin ve CHP’ye güvenen insanlarının oyları ile.

Yeterli mi?

Değil!

Çözüm; CHP öncülüğünde, tüm toplumsal muhalefetin birleşik mücadelesinde.

CHP böyle bir çözümü, yani birleşik toplumsal muhalefet bloğuna öncülük edebilir mi?

Aslında eder,

Nasıl?

Yerelden başlayarak.

Yerel dinamikler her şehre veya bölgeye göre değişir. Yerel de herkes herkesi tanır ve kimin samimi olup olmadığı bilinir.

CHP’nin yerel dinamiklere güven vermesiyle

Ve birbirine güvenen yerel dinamiklerin de CHP’ye güvenmesiyle.

Çünkü

Çare Yeniden Refah Partisi değil, CHP olması gerekir.

Güneş, buz gibi erime falan derken, aklıma güzel bir Burdur türküsü geldi.

“Yağmur yağar şıpır şıpır buz gibi, eriyorum bende çürük duz(tuz) gibi”