6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsıldık. Bu depremler, 7,7 ve 7,6 büyüklükleriyle geniş bir coğrafyada yıkıma yol açtı ve on binlerce can kaybına neden oldu.
Bu afet ile ilgili başarısızlık hikayelerimiz, afet yönetimi konusunda önemli dersler çıkarmamızı gerektiriyor.
1. Hazırlık ve Eğitim Eksikliği: Deprem öncesi toplumun yeterince bilinçlendirilmemesi ve eğitim eksiklikleri, can kayıplarını artırdı. Afet bilinci eğitimlerinin yaygınlaştırılması ve düzenli tatbikatların yapılması gerektiği ortaya çıktı.
2. İnşaat Standartlarına Uyumsuzluk: Yıkılan binaların birçoğunda inşaat standartlarına uyulmadığı, malzeme kalitesizliği ve denetim eksiklikleri tespit edildi. Depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesi ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiği anlaşıldı.
3. Koordinasyon ve İletişim Sorunları: Afet sonrası ilk saatlerde koordinasyon eksikliği ve iletişim kopuklukları yaşandı. Afet yönetiminde hızlı ve etkili bir koordinasyon için teknolojik altyapının güçlendirilmesi ve kurumlar arası iş birliğinin artırılması gerektiği görüldü.
4. Acil Müdahale Kapasitesinin Yetersizliği: Arama kurtarma ekiplerinin sayısı ve donanımı yetersiz kaldı. Acil müdahale ekiplerinin sayısının artırılması, eğitilmesi ve gerekli ekipmanlarla donatılması gerektiği ortaya çıktı.
5. Altyapı ve Lojistik Problemleri: Yolların hasar görmesi ve lojistik desteklerin gecikmesi, yardım çalışmalarını olumsuz etkiledi. Afet anında kullanılabilecek alternatif ulaşım ve lojistik planlarının hazırlanması gerektiği anlaşıldı.
6. Psikososyal Destek İhtiyacı: Depremzedelerin psikolojik destek ihtiyaçları yeterince karşılanamadı. Afet sonrası psikososyal destek hizmetlerinin planlanması ve uygulanmasının önemi bir kez daha vurgulandı.
Bu deneyimler, ülkemizin afet yönetimi stratejilerini gözden geçirmesi ve iyileştirmesi gerektiğini göstermektedir. Toplumun tüm kesimlerinin bilinçlendirilmesi, altyapının güçlendirilmesi ve etkin bir koordinasyon mekanizmasının oluşturulması, gelecekte benzer felaketlerin etkilerini azaltmada kritik rol oynayacaktır.
6 Şubat depremleri, bize sert bir şekilde şunu öğretti: Doğa hiçbir zaman af edici değildir, ama insanlar ders çıkarmakta genelde yavaştır. Ülkemizin bu büyük afetten sonra “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söylemini benimsemesi gerekiyor. Ancak bu cümle, sadece dillere pelesenk olmuş bir avuntu olmamalı. Bu söz, yapısal dönüşümlerin, zihinsel değişimlerin ve kolektif bir sorumluluk duygusunun hareket noktası olmalıdır.
Evet, binalar yıkıldı, yollar çöktü, şehirler harabeye döndü. Ancak en büyük yıkım, eğer hiçbir şey yapmazsak vicdanlarımızda gerçekleşecektir. İnsanlar acı çekerken, enkazın altında kaybolan sadece hayatlar değil, aynı zamanda sorumluluklarımız ve geleceğe olan inancımızdır. İşte bu nedenle, “ders çıkarmak” artık yalnızca rapor sayfalarında yazan bir kavram olmamalı; bu ders, bireysel ve toplumsal seviyede hayata geçirilmelidir.
Aslında afet yönetimi konusunda en çok ders alması gereken ülkelerden biriyiz, çünkü tarih boyunca afetlerle yüzleşmek bizim için bir istisna değil, adeta bir rutin olmuştur. 17 Ağustos 1999’da aynı acıyı yaşadık. “Bir daha böyle olmayacak” dedik. Ama oldu. Şimdi aynı cümleleri tekrar ediyoruz. Peki, bu kez gerçekten fark yaratabilecek miyiz? Fark yaratmak için gereken bilgiye, teknolojiye ve insan gücüne sahibiz. Tek eksiğimiz, bu kaynakları doğru bir şekilde kullanma kararlılığı.
Unutmayalım, bu coğrafya kader değil; ama ihmalkârlık kesinlikle bir kaderdir. Eğer ihmal zincirini kırmazsak, her büyük deprem sonrası aynı dramı, aynı hikâyeyi ve aynı başarısızlık derslerini yaşamaya mahkûm olacağız. Ancak bu durum değişebilir. Kendi tarihimizdeki hataları referans alarak, hem birey hem de toplum olarak bu zinciri kırabiliriz.
Bu ülke, enkaz altından mucizevi şekilde kurtarılan çocukların ülkesi! Yıkıntılar arasında filizlenebilen umudun, dayanışmanın ve insanlığın ülkesi! Eğer felaketlerden öğrenip yeniden yapılanmayı başarabilirsek, bu topraklar sadece depremleriyle değil, depremleriyle mücadeledeki başarısıyla da dünyaya örnek olabilir. Biz yapabiliriz, çünkü yapmak zorundayız. Gelecek nesillerin bize “o felaketi yaşadılar ama o felaketten bir başarı öyküsü yarattılar” diyebilmesi için şimdi adım atmalıyız.
Haydi Türkiye! Kendi enkazımızın altında kalmaktansa, geleceğimizi yeniden inşa etmek için harekete geçelim. Çocuklarımızın, sevdiklerimizin ve bu güzel ülkenin hak ettiği güvenli yarınlar için, başarısızlıktan öğrenmeyi bir gelenek değil, bir zorunluluk haline getirelim. Çünkü bu sefer gerçekten başarabiliriz.