Ulusumuzun bağımsızlık mücadelesini kazanmasının ardından, Atatürk’ün inanılmaz ileri görüşlülüğü ile gerçekleşen; aydınlanmanın simgesi, insanca yaşamanın koşulsuz yönetim biçimi Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına ulaştık.

Cumhuriyet yönetimi akıl ve bilimin ışığına inanan insanların yüzlerce yıllık mücadelesi sonunda bulduğu insanca yaşama biçimidir.
HANGİ CUMHURİYET?
Bu gün çevremizdeki ülkelere baktığımızda, çoğunun isimlerinin cumhuriyet ile birlikte söylendiğini görüyoruz.
Bu ülkelerde zengin yeraltı kaynakları olmasına rağmen, halk yoksulluk içinde.
Ülkelerin bir kısmını emperyalist güçler yerli iş birlikçi piyonlarını kullanarak işgal ediyor ve kafalarındaki haritaları insanları yok sayarcasına çiziyor.
Birçok ülkede yöneticilerin çağdışı baskıları var. Mollalar sınıfı yaratılmış. Hatta cumhurbaşkanlığını oğluna devredenler var.
O halde adının önünde cumhuriyet olan her devlet aslında gerçek cumhuriyet değildir.
Cumhuriyet uygar insan gibi yaşamak isteyen bir toplumun vazgeçilmezidir. Cumhuriyet, bir veya birkaç kişinin isteklerini değil tüm halkın 'ötekileştirme' yapılmadan kucaklandığı bir ortamda sürdürülmelidir.
Cumhuriyet hiçbir sivil, asker, kişi, zümre, aile tarafından vesayet altına alınmamalıdır.
Halk, yöneticilerini 'hiçbir şaibe' olmadan hür iradesi ile seçebilmeli, temsilcilerini gönderebildiği 'güçlü' bir Meclis'i olmalıdır.
Din ve devlet arasındaki ayrım giderek belirsizleşmemeli, tüm inançların ibadet özgürlüğü korunurken devlet yönetiminde ve toplumsal ilişkilerde inanç ölçütleri öne çıkarılmamalıdır.
Yargının bağımsızlığı kesinlikle korunmalı, siyasi iktidarlar yargı üzerinden ellerini çekmelidir.
Demokratik bir cumhuriyette insanlar özgürce konuşabilmeli, yazabilmelidir. Yurttaşların yapıcı eleştirilerine hakaret ve yıkıcılık gözüyle bakılmamalıdır.
Cumhuriyet, çoğunlukçu değil, 'çoğulcu' demokrasi özellikleriyle donatılmış olmalıdır.
Cumhuriyetin faziletinin, demokratik olmasından, kişi hak ve özgürlüklerini temel almasından geldiğini başta siyasiler olmak üzere hiç kimse unutmamalıdır.
DEĞERİNİ BİLELİM!....
Cumhuriyetimizin kurucu kadroları, Türkiye Cumhuriyeti'nin, ulusal egemenlik, laiklik ve çağdaşlık temellerine dayalı 'demokratik' bir cumhuriyet olması için çabaladılar ve hedef olarak çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmayı belirlediler. İşte Türkiye Cumhuriyeti'nin farkı burada ortaya çıkmaktadır.
Son yıllarda 'salgın gibi' her kavramın önüne bazı sıfatlar ekleyerek; özgürlük adına etnik/dinsel ayrımcılık, 'yenilikçilik' adına neoliberal teslimiyet, basit oy hesapları adına laiklik karşıtlığı bataklığına düşenler; emperyalist planların, feodalizmin ve kapitalist sömürü düzeninin değirmenine su taşımaktan öteye geçemezler.
Bu durumu anlamaya niyeti olanların (!) Ortadoğu ve İslam coğrafyasında yer alan ülkelerin mevcut durumlarına bakmaları yeter de artar.
Cumhuriyetimizin farkına varalım ve değerini bilelim…