Geçtiğimiz hafta içinde uluslararası bir kongre için sahip olduğu mimari ve planlama özellikleri nedeniyle mesleki ve kişisel gelişimim anlamında çok uzun zamandır görmek istediğim Özbekistan’a gittim.

Özbekistan, Türk kültürünün köklü bir parçası olarak kabul edilen ve tarih boyunca Türk halkları için önemli bir yer teşkil eden bir coğrafyadadır. Orta Asya, genel olarak Türklerin tarih sahnesine çıktıkları, büyük imparatorluklar ve devletler kurdukları, kültürel ve dini etkilerini yaydıkları bir bölge olmuştur. Özbekistan'ın bugünkü sınırları içinde yer alan topraklar, tarih boyunca çeşitli Türk boyları ve devletleri tarafından yönetilmiştir. Özellikle Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Timurlular gibi Türk devletleri, bu coğrafyada hüküm sürmüş ve bölgenin kültürel, sosyal ve siyasi yapısını derinden etkilemiştir.

Özbekistan’ın başkenti Taşkent, Semerkand, Buhara ve Hive gibi şehirler, Türk-İslam medeniyetinin en önemli merkezlerinden bazılarıdır. Bu şehirler, İslam dünyasının bilim, sanat ve kültür merkezleri olarak, Türk kimliğinin gelişiminde önemli roller oynamışlardır. Özellikle Timurlu İmparatorluğu döneminde, Özbekistan'da kurulan medreseler, camiler ve diğer mimari eserler, Türk-İslam kültürünün önemli izlerini taşımaktadır.

Özbekistan'da konuşulan Özbekçe, Türk dilleri ailesine ait bir dildir ve bu durum, halkın kökeninin ve kültürel mirasının Türk kültürüyle olan bağlarını güçlendirmektedir. Özbek kültürü, geleneksel Türk unsurlarını, özellikle dil, edebiyat, müzik ve halk sanatı gibi alanlarda barındırır. Türk dünyası içinde önemli bir yere sahip olan Özbek edebiyatı, özellikle Ali Şir Nevai gibi büyük şahsiyetlerle, Türk dilinin ve kültürünün zenginleşmesine büyük katkıda bulunmuş, İbn-i Sina gibi alimlerin yetiştiği topraklar olmuştur.

Özbekistan, geniş Türk dünyasının merkezlerinden biri olarak, Türklük açısından önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda, Özbekistan, tarihsel ve kültürel bağlamda Türklük açısından bir "öz yurt" olarak değerlendirilebilir. Türk halklarının tarihsel süreçte bu topraklarda kurduğu devletler, geliştirdiği kültür ve dil, Özbekistan'ın Türk dünyası içindeki yerini pekiştirmektedir. Türk halklarının tarih boyunca bu topraklarda kurdukları medeniyetler, Türk dili ve kültürün burada kök salmasına ve gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bu nedenle, Türk kültür ve medeniyetinin önemli bir parçası olarak, Özbekistan'ın Türklük bağlamında özel bir yere sahip olduğu söylenebilir.

Özbekistan'ın başkenti Taşkent, ülkenin en büyük şehri olup, yaklaşık 2,5 milyonluk nüfusa sahiptir. Taşkent, sadece Özbekistan'ın değil, aynı zamanda Orta Asya'nın da en önemli kültürel, ekonomik ve politik merkezlerinden biridir. Şehir, tarihsel olarak İpek Yolu üzerindeki konumuyla öne çıkmış ve bu özelliği sayesinde yüzyıllar boyunca ticaret, kültür ve sanatın merkezi olmuştur.  Şehir, günümüzde hem tarihi dokuyu hem de modern mimariyi bir arada barındıran bir yer olarak dikkat çekmektedir.

Taşkent, 1966 yılında yaşadığı büyük depremin ardından neredeyse tamamen yeniden inşa edilmiştir. Bu yeniden yapılanma süreci, şehrin modern kimliğinin oluşmasında önemli rol oynamıştır. Bugün Taşkent, geniş caddeleri, parkları, müzeleri ve üniversiteleri ile Özbekistan'ın eğitim ve kültür merkezi olarak bilinmektedir. Taşkent'teki Timur Müzesi, Özbekistan'ın tarihsel mirasını ve Timurlu dönemini anlamak açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, Taşkent'te bulunan Metro, Sovyet mimarisinin etkileyici bir örneği olarak kabul edilir ve şehrin en önemli ulaşım arterlerinden biridir.

Taşkent, İpek Yolu üzerinde önemli bir kavşak noktası olarak, yüzyıllar boyunca ticaretin, kültürel alışverişin ve mimari gelişimin merkezi olmuştur. Ancak, şehirdeki kentsel gelişim ve planlama, özellikle 19. yüzyılın sonlarında Rus İmparatorluğu'nun bölgeyi kontrol altına almasıyla belirgin bir değişime uğramıştır. Rus yönetimi altında, Taşkent yeniden şekillendirilmeye başlanmış, yeni yollar, kamu binaları ve geniş caddeler inşa edilmiştir. Bu dönemde, eski şehir dokusunun yanı sıra, Avrupalı tarzda yeni bir şehir planı uygulanmıştır. Sovyet döneminde Taşkent, Orta Asya'nın en önemli şehirlerinden biri olarak ekonomik ve kültürel anlamda büyük bir gelişim göstermiştir. Şehirdeki sanayi ve altyapı yatırımları artmış, Taşkent bir sanayi merkezi haline gelmiştir. Ayrıca, bu dönemde inşa edilen Taşkent Metrosu, hem şehir içi ulaşımı kolaylaştırmıştır. Bu dönemde, şehrin nüfusu hızla artmış ve Taşkent, sanayi, kültür ve eğitim merkezi olarak gelişmiştir.

Taşkent'in kentsel gelişimi üzerindeki en belirgin etkilerden biri, 1966 yılında yaşanan büyük depremdir. Bu deprem, şehrin büyük bir bölümünü yıkmış ve yaklaşık 300.000 kişiyi evsiz bırakmıştır. Depremin ardından, Sovyet hükümeti Taşkent'i yeniden inşa etmeye karar vermiş ve bu süreç, şehrin bugünkü kimliğinin temelini oluşturmuştur. Deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinde, Taşkent'in kent planlaması merkeziyetçi bir yaklaşımla ele alınmış ve geniş caddeler, açık alanlar, parklar ve modern apartman blokları inşa edilmiştir.

Bağımsızlık sonrası dönemde ise, Taşkent'teki kentsel gelişim, ekonomik liberalleşme ve özelleştirme politikaları ile şekillenmiştir. Yeni konut projeleri, ticaret merkezleri ve altyapı yatırımları, şehrin hızlı bir şekilde modernleşmesine katkıda bulunmuştur. Bununla birlikte, tarihi mirasın korunması ve modern şehirleşme süreçlerinin dengelenmesi, kent planlamasının önemli bir unsuru olmuştur.

…………………..

Gelelim yazımın başlığı olan evladının mürüvvetini görmenin bu yazıyla ilişkisine. Bir akademisyen olarak yetişmesine katkı sağladığım her öğrenciyi evladım gibi görürüm. Bir ebeveyn için evladının mürüvvetini görmek en mühim şeydir ya, ben de bu öğrencilerimin mürüvveti olarak onların elde ettiği başarıları, yaptıkları mesleki ve akademik çalışmaları görürüm. Yetişmesine katkı sağladığım öğrencilerimin – evlatlarımın - bu çalışmaları benim için gerçekten tam tabiriyle evladının mürüvvetini görmek anlamına gelir. İşte yaklaşık 25 yıl öncesinde lisans eğitiminde öğrencim olmuş, sonrasında doktora çalışmasında da birlikte çalıştığımız, şu anda ülkemizin en önemli kentsel tasarımcılarından Murat Memlük’ün, Taşkent’e tam anlamıyla yeni bir kimlik kazandırmış çok başarılı kentsel tasarımlarının ve peyzaj tasarımlarının uygulanmış hallerini gördüm. Bu tasarımlar arasında kentin ilgi merkezi olan Magic City Tematik Parkı, Yangi Oʻzbekiston Bogʻi’ı, Milliy Bog'ı gibi önemli kentsel alanlar var. Diyeceğim o ki, keyfim çok yerinde. Evladımın mürüvvetini görmek nasip oldu…

Keyfimi yerine getiren bir diğer husus ise mensubu olduğum Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin üniversite yerleştirme sonuçlarına göre gösterdiği başarı. Ne mutlu bize ki, Türkiye genelinden çok yüksek puanlı birçok öğrencinin üst sıralarda tercihi olmayı başardı bu yıl üniversitem ve bazı bölümlerimiz kendi alanında Türkiye’nin ilk sıralarda tercih edilen programları arasında yer aldı... Kurumumun ve evlatlarımın nice yeni başarılarına görebilmek dileklerimle, herkese keyifli bir hafta diliyorum.