-Olumm ben mi alıyorum? Anla, sen alıyorsun.
-Anladım ağam, aanladım da, niye Turp’a alıyoruz? O kaybetti!
-Olum, en çok parayı ona harcadık, biraz daha harcayalım da, sonra geri alabilelim!
-Nasıl ağam?
-Olum, Turp kaybetti ama o iktidarın adamı, paramızı kurtarmamız lazım.
-Nasıl ağam?
-Olum, fiski ve çokolata ile.
-Tamam ağam.
-Turp’un evinin önünde bekçi var, ona söyle Turp’a geldiğimizi söylesin.
-Tamam ağam.
Şoför Turp’un evinin önünde durup bekçiye, Corç ağanın Turp’u görmek istediğini söylüyor.
Bekçi
-Haberi var mı?
-Yok,
-O zaman bekleyin haber verim.
-Evde mi kendisi?
-Evde
Bekçi kapıyı açıyor, içeri giriyorlar,
Corç, şoförünü beklemeden arabadan iniyor, elindeki viski çantası ile evin kapısına doğru ilerliyor.
İçerde Turp telefonla görüşüyor,
Corç biraz ayakta bekliyor,
Turp, işaret ederek oturmasını söylüyor, ama Corç oturmuyor, ayakta beklemeye devam ediyor.
Neyse, Turp’un telefon görüşmesi bitiyor ve Corç’a, yarım ağızla hoş geldin diyor.
Corç, biraz üzgün bir tavırla,
-Ağam çok çalıştık, kazanman için hep dua ettim, birçok fakire yardım yaptım, ama kazanamadık, nasıl oldu anlamadım?
- Tamam, Corç, biliyorum çok çalıştın, çalıştın da?
-Anlamadığım bişiler(bir şeyler) var? Muhtar Maykıl bu kadar parayı nerden buldu da bu seçimi kazandı?
-Üstelik herkese çakmak dağıtmış,
-Ona biri para yardımı yapmış, o şerefsiz kim biliyor musun?
Maykıl,
-Vay şerefsiz!
-Bilmiyorum ağam, öğrenince sana söylerim.
-Merak etme ben biliyorum, yakında dersini vereceğim.
-Kim ağam, çok merak ettim o şerefsizi?
-Neyse, sen canını sıkma, senin çok yardımın oldu, maddi manevi, merak etme, mahallede yapılacak okulun inşaatını sana vermeleri için çaba sarf edeceğim, böylelikle ödeşmiş oluruz, anlaştık mı?
-Ağam sen ne takdir edersen, anlaştık.
-Elindeki ne?
-Fiski(viski) ağam,
-Kimse görmedi demi?
-Yook ağam, görmedi,
-O zaman bardak getirim de birer tek atalım,
-Çok iyi olur ağam.
Corç ilk kadehin verdiği cesaretle,
-Ağam, okul inşaatı tamam da, şu hastane inşaatını da yoklasak iyi olur, bir daha ki seçimlerde de para lazım olacak.
-Tamam, bakarız, çok uyanıksın, benim aklıma hiç gelmemişti, ama payımı ayrıca peşin isterim.
-Ne demek ağam, ne kadar?
-Boş ver şimdi onu, sen yabancı değilsin, yüzde 15 olur, doldur bakalım bardakları.
Bir iki derken, şişe bitti, Turp ve Corç sarmaş dolaş vedalaştılar.
Patronunu ilk defa bu halde gören şoförü,
-Ağam iyi misin?
-İyi, iyi, hem de şeker gibiyim, eve gidelim.
-Ağam içmişsin, günah değil mi?
-Günah, günah tabi, ama naaparsın?
-Ağam, üstelik sen hacı oğlusun!
-Olumm, iş icabı, hem iyi iş bağladım, eve gidince tövbe edeceğim, hem hoca efendi görev icabı arada bir olur böyle şeyler demişti.
Şoför, Corç’un yanında yeni işe başladığından, olanlara bir anlam veremiyor, hem kafası karışıyor hem de merakından ölüyor ve patronuna;
-Ağam hem kazanan Maykıl’a, hem de kaybeden Turp’a para verdik, üstelik biz Maykıl’a oy da vermedik, ama şimdi de hediye verdik, neden? Üstelik, sen bunları hiç sevmediğini söylemiştin!
-Olumm, bunun adı siyaset, bu işler böyle, “seve seve veririz”,
-Hem bişi söylim, eyi dinle!
Olumm, “gelene ağam, gidene paşam denir”, hiç duymadın mı?
-Duydum ağam, Zeki Müren’e de “paşam” diyorlardı, oradan biliyorum.
-O başka olumm, Zeki Müren gerçekten paşaydı, herkes ona “paşam” derdi, bunlar lafın gelişi öylesine paşa işte.
-Anladım ağam.
-Bak oğlum, ister ağa, ister paşa, vız gelir, tırıs gider, bizim gemimiz her zaman yürür.
- Ben her zaman kazanırım, buna; “bir koyup üç alma” denir.