Aralık ayı Cumhuriyet tarihinde çok acı bazı olaylarla anımsanır.
Türkiye'de çok önemli kırılmaların yaşandığı bu günlerden biri şeriatçı bir isyan olan 23 Aralık 1930 Menemen olayı, diğeri 'kardeşi kardeşe kırdıranların marifeti' olarak tanımlanan 19-26 Aralık 1978 Kahramanmaraş katliamıdır.
DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY…
Mustafa Fehmi Kubilay bir Cumhuriyet öğretmeniydi. Daha sekiz yıl önce Yunan işgalinden kurtulan İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyordu.
Bu genç insan, Cumhuriyet devrimlerine karşı çıkan bir grup zorba ve şeriatçı yobaz tarafından başı kesilerek şehit edildi.
'O bıçak sadece öğretmen Kubilay'ın boğazına değil aynı zamanda laik Cumhuriyetimizin boğazına dayanmıştı.'
Genç Cumhuriyetimizin,1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica hareketi, 'Menemen Olayı / Kubilay Olayı' olarak tarihe geçti. Kubilay 'Devrim Şehidi' olarak simgeleşti.
Kubilay'ın yobazlar tarafından şehit edilmesinden 48 yıl sonra bu kez Kahramanmaraş'ta haince planlanmış yeni bir kanlı oyun sahneye konuldu.
SÜTÇÜ İMAM'IN KENTİNDE NELER OLDU ?.
Maraşlılar 1919'da işgalci Fransızlara karşı mezhep ayrımı gözetmeksizin bağımsızlık mücadelesi vermişlerdi. 19-26 Aralık 1978 tarihindeki Kahramanmaraş'ta ise Milli Mücadele günlerinin o muhteşem birlikteliği unutulmuş, unutturulmuştu.
Günler öncesinde kentin değişik yerlerinde patlatılan bombalar sonrası çıkartılan yalan haberlerle 'derinden körüklenen' gerilim bir anda Alevi yurttaşlarımıza dönük saldırıya dönüştürüldü.
Belli gruplar ve 'kim olduğu hala bilinmeyen (!)' bazı kişiler tarafından yönlendirilen kalabalıklar Alevi yurttaşlarımızın evlerine saldırdılar.
Saldırılar 'çok geç' kontrol altına alındığında, resmi açıklamalara göre, içlerinde kadınların ve çocukların da bulunduğu 111 kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişi yaralanmış, pek çok ev ve iş yeri yakılıp yıkılmıştı.
Döneme ait olayları araştırıp belgeleriyle yazan ve bu nedenle de katledildiği düşünülen Uğur Mumcu, Kahramanmaraş katliamının hemen ertesinde şu yazıyı yazmıştı;
'23 Aralık günü, Menemen'de kanlı gericiler tarafından boğazlanarak şehit edilen Teğmen Kubilay'ın kırk sekizinci ölüm yıldönümünü yaşıyorduk.
Kubilay'ın başını kesen Derviş Mehmet, inanın Kahramanmaraş katillerinin yanında zemzemle yıkanmış kadar temiz kalır. Olay öylesine korkunç, öylesine alçakça ve öylesine namussuzca planlanmış ve sahneye konmuştur…
Bunun adına 'Anarşi' de denmez, 'sağ sol çatışması' da…
Bu 'Alevi-Sünni' düşmanlığı ile de açıklanmaz. Bu planlı ve örgütlü bir saldırıdır. Çevre illerden Kahramanmaraş'a getirilen katil çetelerine belli adresler gösterilmiş, noktası ve virgülüne kadar hesaplanan bir plan yürürlüğe konmuştur.'
SONRA NELER OLDU ?
Maraş Katliamı, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin temel dayanaklarından biri oldu. 'Maraş Davası' 1991 yılına kadar sürdü. Aynı yıl çıkan yasayla içeride hiçbir sanık kalmadı. Katliamdan geriye hem yakınlarını kaybeden hem de yaşadığı yerlerden göç etmek zorunda bırakılan binlerce acılı insan ve hepimize düşen koskoca bir utanç kaldı.
Unutmayalım ki utanç, yalnız kendi yaptıklarımızdan sorumlu olduğumuz bir davranış biçimi değildir. Kubilay'ın başı kesilirken, Maraş katliamı yapılırken, 6 yaşındaki kız çocukları evlendirilirken, en yakınımızda açlıktan bakımsızlıktan çocuklar yaşamını yitirirken, görmezden bilmezden duymazdan geliyorsak; bazen yapmadıklarımız, suskunluklarımız ve karşı çıkmadıklarımız da utandırmalıdır bizi…