İstanbul'un kenar mahallerinden biri…
İç içe apartmanlar…
Binalar eski, bakımsız, yıkık dökük…
Balkonlarda, çamaşır ipinden sokağa sallanan çamaşırlar…
İşte bu apartmanlardan birinin altıncı katında genç bir kadın kendini balkondan aşağı atmak istedi.
Balkon demirlerinden tutunup kendini aşağı sallandırdı.
Yaşadığı hayattan kurtulmak istiyordu.
Çamaşır ipindeki çamaşırlar gibi boşlukta sallanıyordu bedeni.
Parmaklarını hafifçe gevşetse…
Kaçıp kurtulacaktı yaşadığı hayattan.
Ölmek istediğini haykırarak ellerini balkon demirlerinden bırakacağı sırada, bileklerinden yakaladılar genç kadını.
Kadını yukarı çektiler zorla.
Acaba çocukları var mıydı kadının?
Ve kadının kocası?
Kocası nasıl biriydi?
Ona iyi davranıyor muydu, onu sevip sayıyor muydu?
Onun mutlu olması için çaba harcıyor muydu?
Ve nasıl bir hayattı, kadının son vermek istediği hayat?
Yaşadığı yere bakınca onu bu noktaya getirenin yoksulluk olduğu…
Geçim sıkıntısı olduğu…
Ve bu yüzden evin içinde kopan gürültü patırtı olduğu anlaşılıyordu.
***
Yaşanan, yoklukla perçinlenmiş zor hayatlar mı mutsuz ediyor kadınları sadece?
Değil!
Dubai Prensesi Haya da yaşadığı hayatta mutlu olamadığı için kocasını terk etti.
Terk etti dediğimize bakmayın.
Altıncı katın balkonundan kendini aşağı atmaya kalkışmadı ama…
Ama iki çocuğunu, kocasını ve her şeyi bırakıp yaşadığı hayattan kaçtı.
***
Kocası kim mi Haya'nın?
Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Reşit El Maktum!
Neredeyse ülkenin yarısı onun!
Hanlar, hamamlar, saraylar, kervansaraylar…
Hizmetkarlar…
Korumalar…
***
Ve aşk yaşadığı İngiliz korumasıyla kaçtığı söyleniyor Haya'nın.
Büyük cesaret!
Hem Şeyh'i aldat!
Hem de aşığınla kaç!
Tıpkı Truva savaşlarına neden olan Helen gibi!
Helen de kocası Sparta Kralı Menelaus'u terk edip Paris'le kaçmıştı.
Mutsuzdu Helen!
Altıncı kattan atlamak isteyen genç kadın da mutsuz!
Haya da mutsuz!
Haya, Şeyh Maktum'un altıncı karısı!
Ve aralarında yirmi dört yaş var!
Haya kırk beş yaşında, Şeyh Maktum altmış dokuz yaşında.
Tabi bunlar görünen, herkesin bildiği şeyler.
Mutsuzluğunun asıl nedeni ne?
Kocası olan, son derece tehlikeli Arap Şeyhi'ni aldatacak kadar, sonra da onu terk edip ülkeden kaçacak kadar onu mutsuz eden ne?
İşte bunu…
Yani içinde yaşadığı fırtınayı bilemeyiz.
***
İnsanların ne yaşadığını dışarıdan bakarak anlayamayız.
Rahat, bir eli yağda bir eli balda…
Her şey elinin altında…
Mutlu…
Huzurlu bir hayat yaşıyormuş gibi gözükürken bize…
Kendi içinde cehennemi yaşıyor da olabilir karşımızdaki insan.
Hayat işte böylesine karmaşıktır.
Şah da olsan padişah da olsan…
Bir kadını mutlu edemeyebilirsin.