Bazı insanlar karanlık içinde umut, hüzün içinde tebessüm, isyan içinde direniş gibidir. Onların varlıkları yokluklarında çok daha anlam kazanır.
Sinan Cemgil gibi, Ali İsmail Korkmaz gibi….
SİNAN İLE ŞİRİN…
Üniversiteyi Ankara'da okuyan 68'li Devrimciler, Sinan ile Şirin'i çok iyi tanırlar.
Çocuklarının adının Taylan olduğunu da bilirler.…
İki yıl evli kalabilmişlerdi Sinan'ın ölümüne dek.
ODTÜ'lü arkadaşlar Sinan’a “Hoca” diye hitap ediyordu.
Sinan,6 yabancı dil biliyor, henüz Türkiye'de yayınlanmamış birçok eserin çevirisini yapıyor ve Fikir Kulüplerinde arkadaşları ile paylaşıyordu.
Şirin daha sonraları Sinan ve arkadaşlarını tanımlarken aslında o dönemde “Dünyayı değiştirmeye çalışanların” öyküsünü de özetliyordu;
“Toplumdaki eşitsizliğe, adaletsizliğe, yoksulluğa karşı arayışları aynı zamanda serüvenlerinin de başlangıcı olmuştu.”
Beraber gitmişlerdi Muş-Varto depreminde depremzedelere yardım için.
Hala çok severim o türküyü; Ne güzel söylerlerdi birlikte;
“O yar gelir yazı da yaban gül olur
Yüzün görsem tutulur dilim lal olur
Aşka düşen divane gezer del olur”
Sinan, Alparslan ve Kadir’le 31 Mayıs 1971’de Nurhak’ta toprağa düştüğünde Taylan henüz bir yaşındaydı.
ODTÜ Stadında bugün hala silinemeyen “DEVRİM” yazısını Alparslan,Taylan Özgür, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’la beraber yazanlardandı…
Sinan’ın annesi Nazife hanım oğlu toprakta yatarken acının dağladığı yüreğini sözcüklere şöyle döküyordu;
“Bu oğlum Sinan. Bunlar da onun arkadaşları, kardeşleri. Onlar da oğullarım. Bu çocuklar, bu oğullar; bu ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer dehaydı. Her biri üstün zekalı güzel çocuklardı. Dileselerdi, düzenin adamları olsalardı, şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar, halkı, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar.”…….
DAHA 19 YAŞINDAYDI VE HAYÂLLERİ VARDI…
Sinan'ın ölümünden 42 yıl sonra yine bir Haziran günü..
Ali İsmail’i karanlık bir kuytuda yakaladılar ve acımadan vurdular da vurdular….
Henüz 19 yaşındaydı….
Ali İsmail başına sert darbeler aldı, beyin kanaması geçirdi .
38 gün komada kaldı,10 Temmuz 2013'te aramızdan ayrıldı.
Kısacık ömrüne sığdırmaya çalıştığı hayalleri vardı…
Yaşamlarını okuduğu, bildiği Sinanlar, Denizler gibi idealleri vardı…
Onların “yürekleri ve akılları” yaşlarından çok büyüktü…
Daha 17 yaşında arkadaşlarıyla birlikte 'Toplum İçin Gençlik' hareketini başlatmıştı.
Kitap toplayarak okullara kütüphane kuruyorlardı.
Huzurevinde yaşlı ziyaretleri yapıyor, engelliler için mavi kapak topluyorlardı.
En çok sevdiği giysilerinde hep barış logosu vardı…
Sopalarla, tekmelerle yok ettiler tüm hayallerini…
“ BARIŞA BİR ŞANS DAHA VERİN…”
1968'lerde dinlemeye başlamıştık o şarkıyı;
“Tüm insanların barış içinde yaşadığı bir dünyayı hayal et ve barışa bir şans ver” diyordu sözleri..
Hala dinlemeye devam ediyoruz; bir çoğumuz gibi umutla ;
Filistinli çocuklar, Ali İsmailler, Sinanlar, Songüller ölmesin…
Barışa her zaman bir şans daha verin…
Onların hayallerine çok ihtiyacımız var……