Türkiye’nin tarımsal üretiminde önemli bir yere sahip olan Mahmudiye, ülkenin kuru soğan ihtiyacının %15,22’sini karşılayarak büyük bir başarıya imza atıyor.
BEBKA İlçeler Raporu Mahmudiye 2023 raporunda yer alan bu veriye göre, ülkede üretilen her 100 soğandan 15’inin Mahmudiyeli çiftçinin emeğiyle üretildiği anlamına geliyor. Yıllık 16.511 tonla büyük bir başarı elde edilmiş olmasına karşın, ne yazık ki bu büyük potansiyel yeterince değerlendirilemiyor. Mahmudiye’nin kuru soğan üreticileri, markalaşma ve endüstriyel üretime geçiş gibi alanlarda ciddi zorluklarla karşı karşıya bulunuyor.
Mahmudiye’deki üreticilerin en büyük sorunlarından biri, ürünlerini marka haline getirememe ve bu sayede katma değer yaratamama durumudur. Yerel çiftçilerin girişimcilik kabiliyetlerinin sınırlı olması, soğanın sade bir tarımsal ürün olarak kalmasına sebep oluyor. Oysa ki, doğru bir marka stratejisi ile Mahmudiye soğanı hem iç hem de dış pazarda büyük bir talep görebilir.
Mahmudiye’de çoğu çiftçi, geleneksel tarım yöntemlerine bağlı kalarak üretim yapmaktadır. Endüstriyel üretime geçiş, ürün verimliliğini artırma ve maliyetleri düşürme imkânı sunarken, bu geçişin olmaması çiftçiyi piyasa dalgalanmalarına karşı savunmasız bırakıyor. Tarım teknolojilerinin yeterince kullanılmaması, verimliliği ve kaliteyi olumsuz etkiliyor.
DESTEK VE TEŞVİK POLİTİKALARININ YETERSİZLİĞİ
Hükümet, tarımsal üretimi artırmak adına çeşitli teşvik ve destek paketleri sunmasına rağmen, bu desteklerin sektördeki ihtiyaçlara yönelik olmadığı görülüyor. Mahmudiye gibi tarım potansiyeli yüksek bölgelerde, özel destek paketlerinin oluşturulması ve çiftçilerin markalaşma taktikleri öğrenmelerine yardımcı olunması elzemdir.
Devletin uyguladığı kalkınma programlarının sahada tam anlamıyla karşılık bulmaması, Mahmudiyeli çiftçilerin potansiyelini gerçekleştirememesine neden oluyor. Bürokratik engeller ve destek süreçlerinin karmaşıklığı, çiftçilerin bu programlardan faydalanmasını zorlaştırıyor.
Kooperatifleşme ve Eğitim: Çiftçiler arasında kooperatiflerin ve üretici birliklerinin kurulması, bu sorunların çözülmesinde ilk aşama olabilir. Eğitim programları aracılığıyla girişimcilik ve yöneticilik becerileri kazandırarak, çiftçilerin kendi markalarını yaratmaları teşvik edilmelidir.
Tarım Teknolojilerine Yatırım: Hükümetin özellikle tarım teknolojileri kullanımını teşvik eden destekleri, Mahmudiye’nin üretim kapasitesini artırabilir. Modern teknikler ve ekipmanlar kullanılarak, üretimden elde edilen verimin ve kalitenin yükseltilmesi sağlanmalıdır.
Bölgeye Has Stratejik Destekler: Mahmudiye gibi stratejik bölgelerde, yerel destek mekanizmaları oluşturulmalı ve üreticilerin ihtiyaçlarına yönelik özel programlar geliştirilmelidir. Bu türden hedefe yönelik yardımlar, verimliliği artırırken, sürdürülebilir ekonomik büyümenin de önünü açacaktır.
Mahmudiye’nin kuru soğandaki büyük üretim gücü, görünenin altında gizli bir hazine gibi duruyor. Bu potansiyelin tam anlamıyla ortaya çıkarılması ise bilinçli stratejiler ve kararlı bir yönetim anlayışıyla mümkün olacaktır. Mahmudiye'yi ulusal ve uluslararası arenada tanınan bir marka haline getirmek, tüm Eskişehir ve Türkiye’nin faydasına olacaktır.
***
KAZIM KURT’UN ÇAĞRISI ERKEN SEÇİM
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, parti içindeki son gelişmelerle ilgili yaptığı açıklamada, Türkiye’nin mevcut siyasi durumunu ve muhalefetin izleyebileceği yol haritasını net bir şekilde ortaya koydu. Kurt'un vurguladığı temel meseleler, yalnızca CHP için değil, Türkiye’nin demokratikleşmesi için de önemlidir.
Kurt, Anayasa’ya uymayan ve mevcut yasalara aykırı uygulamalarla uzlaşmanın doğru olmadığını ifade ediyor. Bu düşünce, hukukun üstünlüğüne dayalı bir toplum inşa etmek isteyen tüm demokrat insanlar için temel bir ilke olmalıdır. Kurt'un, “hukuk ve Anayasa konuşulamaz,” ifadesi, muhalefetin toplum nezdindeki güvenilirliğini artırmak için hukuk çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Kurt’un erken seçim vurgusu, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi belirsizlik ve kriz ortamında güçlü bir çağrıdır. CHP’nin, “Türkiye’nin 1’inci partisi” olarak, bu durumda nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda kararlılık göstermesi gerekmektedir. Erken seçim talebi, halk tarafından desteklendiğinde, muhalefetin fırsatları değerlendirmesi adına önemli bir mekanizma olacaktır. Ancak bu sürecin, yalnızca seçim zamanı gelene kadar beklemekle değil, toplumsal sorunlara çözüm önerileri geliştirmekle de desteklenmesi gerekir.
Kazım Kurt’un açıklamaları, CHP’nin ve muhalefetin mevcut siyasi konjonktürde izlemesi gereken yolu netleştirmektedir. Hukukun üstünlüğüne saygı, normalleşme arayışında resmi ve ciddi bir duruş sergilemek kaçınılmazdır. Erken seçim talepleri ile birlikte, toplumun sesine kulak veren bir muhalefet anlayışının benimsenmesi, bu noktada oldukça önemlidir. CHP, Cumhuriyet değerlerini koruyan, herkesin sesi olan bir parti olarak, bu sorumluluğu üstlenmelidir.
Sonuç olarak, demokratik bir sistemin işlemesi ve halkın menfaatlerinin gözetilmesi için siyasi partilerin kararlı ve ilkeli bir şekilde hareket etmesi, elzemdir. Türkiye’nin geleceği, muhalefetin bu süreçte nasıl bir tutum sergileyeceğine bağlıdır. Kazım Kurt'un sözleri, bu sorumluluğun ciddiyetini bir kez daha hatırlatmaktadır.