Menemen'de Asteğmen Kubilay'ın şehit edilmesinin 86. yıldönümünde yine şehit haberleri ile yanıyoruz. Acıdan adeta kavruluyoruz. İpleri başkalarının elindeki kanlı teröristler, şer odaklarınca beslenen katiller ve hain işbirlikçileri masum insanlarımızı, askerimizi, polisimizi şehit ediyorlar. Bu kınalı kuzuların suçu, günahı ne?
Adı ne olursa olsun her türlü teröre ve buna çanak tutan yerli işbirlikçilerine lanet olsun.
HANGİ DİN? HANGİ DEMOKRATİK HAK?
Menemen'de yaşanan kara günden bu güne kadar tam 86 yıl geçmiş…
23 Aralık 1930'da Menemen'de Cumhuriyetimize başkaldıranlar Öğretmen Asteğmen Kubilay'ı şehit ettiler ve boğazını keserek başını gövdesinden ayırdılar.
Sanki hiçbir şey değişmemiş… Laik ve demokratik Cumhuriyetimiz yine kaç koldan saldırıya uğruyor.
Milli mücadeleye, ulusal egemenliğe, birlik ve beraberliğimize karşı kurulan Kürt Teali Cemiyeti, İslam Teali Cemiyeti, İngiliz Muhipleri gibi zararlı cemiyetler günümüzde de farklı isimlerle ama aynı karanlık amaçlarla saldırılarına devam ediyorlar.
Vatanımızın bütünlüğü, Ulusumuzun birliği ciddi anlamda kuşatma altına alınmaya çalışılıyor.
İnsanların masum din duyguları çarpıtılarak kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan komşusunu bile 'düşman' gibi gören yeni bir 'insan' modeli ortaya çıkmaya başladı.
Bir yandan da yasalar önünde eşit haklara sahip vatandaşlık temeline dayalı 'Türk Milleti' kavramı ırkçı, bölücü söylemlerle parçalanmaya çalışılıyor.
Oynanan oyunun hedeflenen iğrenç final senaryosu çok açık… Yurdumun güzel insanları Alevi-Sünni ayrımcılığına ve Kürt-Türk çatışmasına doğru kanalize ediliyor… Aman dikkat !!!!
EMPERYALİZMİN OYUNUNU BOZAN GÜÇ…
Küresel emperyalizm Ortadoğu'yu ve Anadolu'yu aralarında pazarlık yaparak yeniden şekillendirmek istiyor. Güçlü, demokratik ve laik bir Türkiye tüm hesapları bozuyor. O halde yeni oyunlara yeni piyonlar lazım.
Emperyalizme yenilgiyi tattırdığımız, mazlum milletlere örnek olduğumuz Çanakkale Zaferi'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasının en önemli nedeni: İki mücadelede de hiçbir mezhep ve ırk ayrımı yapmadan bir millet anlayışı ile hareket etmemizdir.
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet GÖRMEZ daha geçen gün 'Bugün yaşadığımız dünyaya baktığımızda Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kuran Mustafa Kemal Atatürk'ün 100 yıl ileriyi gördüğüne tanık oluyoruz' dedi.
Gerçekten de Atatürk'ün ırkçılığa değil eşit haklara sahip vatandaşlık temeline dayalı 'Türk Milleti' kavramı ile herkesin inanç ve ibadetini yapma özgürlüğünü tarafsız bir şekilde koruyan Laiklik ilkesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Askerimizi, polisimizi, insanlarımızı bombalar patlatarak şehit edenler, kameralar önünde insanların boğazını kesenler, çarşıda pazarda kadınlarımıza saldıranlarla 86 yıl önce Menemen'de Kubilay'ın başını kesenler arasında hiçbir fark yoktur.
Hiç kimse bizden inanç özgürlüğü adına 'kime hizmet ettiği belli olmayan' gericiliği ve yobazlığı, demokratik haklar ve özgürlükler adına ipleri emperyalizmin elinde olan bölücüleri anlamamızı beklemesin…
'İNANDILAR, DÖVÜŞTÜLER, ÖLDÜLER. BIRAKTIĞI EMANETİN BEKÇİLERİYİZ'
Bu vatan için çok şehit verdik ve maalesef vermeye devam ediyoruz. Acımız tarifsiz.
Şehit polis Vefa'nın 5 yaşındaki kızı Duru'nun, babasının bulutlara gittiğini düşünerek bulutlara bakıp el sallamasını unutmak mümkün mü?
Anneler, babalar ağlarken gülebilmek çok zor.
Ağlıyoruz sonsuzluğa gönderdiğimiz Kubilaylar, Halisler, Uğurlar, Berkaylar ve diğerlerinin ardından…
Bırakalım böyle zamanda farklılıklarımızı tartışmayı. Su taşımayalım terörün değirmenine. Daha da sıkı sarılalım birbirimize… Bıraksın herkes 'han-ı iştihasını', ihtiraslarını, partizanlığı bir yana. Gün birlikte olma günüdür
Ama ,'alışmayalım' şehit haberlerine.
Düşünelim; nelerle, kimlerle uğraştığımızı, ne hale geldiğimizive geleceğimizi…
Ve başımızı iki elimizin arasına koyalım…