Türkiye'yi derinden etkileyen deprem, canlarımızı aldı, yüreklerimizi yaktı. Depremin yol açtığı hasarla birlikte kayıplarımızın sayısı da çok fazla. Enkaz altından kurtulanlar için sevinirken; 'Sesimi duyan var mı' seslenişi ile kurtulmayı bekleyenler için umutlarımız artık tükendi.
11 ilimizi sarsan depremin ekonomik,sosyolojik, demografikhatta siyasi sonuçlarını önümüzdeki günlerde çok daha fazla duyumsayacağız.
Bu süreçte deprem bölgesinde 'her şeye rağmen'canla başla çalışanların yanı sıra yediden yetmişe tüm yurttaşların gönüllü yardımseverlikleri umutlu duygusallıklar yaşatmaya devam ediyor.
'DOĞA OLAYI' AMA!...
Doğa bilimleri, deprem, sel, hortum, orman yangını, salgın hastalık gibi yıkımları 'doğa olayı' olarak tanımlar. Bilim, doğa olaylarının nedenlerini araştırır, çözüm önerilerini yapar. 'Demokratik, laik, sosyal ve hukuk' devletlerini yönetenler bu önerileri 'uhuletle ve suhuletle'dinler, akıl ve bilimin rehberliğinde gerekli önlemleri alırlar. Her olaydan sonra yaşananları salt kutsal değerleri kullanarak sönümlendirmeye çalışmak sorumluların sorumsuzluklarını ortadan kaldırmaz.
Yaşanan depremin büyüklüğü, genişliği elbette bir gerçek ama bu tür afetlere karşı gerekli önlemleri afet öncesinden başlayarak; hızla,zamanında ve yeterince alabildiğimizi maalesef hala söyleyemiyoruz…
Bilim insanlarımız deprem konusunda hepimizi defalarca uyardılar. Ulusal ve yerel meslek kuruluşları sürekli bilimsel açıklamalar yaparak çırpınıp durdular.
Yıllardır bilimsel çalışmalarının sonuçlarını duyuramayan hatta çoğu kez sesleri kesilenbilim insanlarımızın uyarılarını yeterince önemsemedik, dinlemedik, seslerini duymazdan geldik…
VİCDAN VE SORUMLULUK…
Vicdan, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir.
Bundan 8 yıl önce, Mart 2015'te, İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü'nde 'kedi yolu' olarak bilinen halatın kopmasından kendisini sorumlu tutan Japon mühendis KishiRyoichi 'Bu iş benim ve ülkemin gururuydu. Bu hatadan kimse sorumlu değil. Sorumlu benim' notu bırakarak intihar etmişti. Hemen belirtelim, o halatın kopması sonucu ölen, yaralanan olmamıştı.
Elbette hiç kimsenin harakiri yapmasını istemiyoruz. Ancak, ülkemizde daha önce tren, maden ve toplu iş kazası gibi birçok felakette olduğu gibi; son depremde de hiç kimse sorumluluk üstlenip istifa etmeyi düşünmüyor…
İstifa mekanizması adeta Türkiye'yi terk etmiş durumda.
Yaşanan deprem sonrasındaki kayıplar konusunda vicdanen en rahat olması gerekirken en üzgün olanların başında yine bilim insanlarını görüyoruz.
'SESLERİNİ ARTIK DUYALIM!..'
Deprem üzerine söylenecek sözlerin hiçbiri depremzedelerin çığlığı ve umutla sarıldıkları 'Sesimi duyan var mı' seslenişi kadar etkili ve kalıcı olmadı.
Ancak, herkese bir kez daha anımsatalım ki;
Bilim insanları depreme karşı uyardılar. Salgına karşı uyardılar.
İklim değişikliğine ve küresel ısınmaya, çevre kirliliğine, doğanın talan edilmesine karşı uyardılar.Cehalet ve liyakatsizliğin yaygınlaşmasına,eğitimin rayından çıkarılmasına, adaletsiz uygulamaların sonuçlarına karşı da uyardılar ve seslerini duyurmaya çalıştılar…
Son depremden geriye doğru yaşadığımız tüm doğal afetlerde yaşadıklarımızı düşündüğümüzde;
Sizce, bilim insanlarının 'seslerini duyan var mı'?..