17 Nisan Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 77. yıldönümü.
Çağdaşlığın ve bilimin öncülüğünde, geri kalmışlıktan, cehaletin karanlığından kurtuluş destanı olan Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940'ta hayata geçirildi.
Köy Enstitüleri, neredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu bir dönemde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün desteği Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla şekillendi.
Bu okullarda eğitim alan köy çocukları, köy öğretmeni ve sağlıkçı olarak başta kendi köyleri olmak üzere bulundukları yörenin eğitilmesine ve aydınlanmasına büyük katkı sağladılar.
İdealist, 'çok yönlü ve çok becerili' olarak yetiştirilen öğretmenler, gelişimi kırsaldan kente doğru taşıma hedefi olan özgün bir modelin öncülüğünü yaptılar.
YAPARAK YAŞAYARAK EĞİTİM
İsmet İnönü sayesinde 2. Dünya Savaşı'nın dışında kalmayı başardık ancak 'paylaşım savaşı' sonrası iki kutuplu dünya düzeninin kıskacına girdik.
Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun %80'i köylerde yaşıyordu. Okuma yazma oranı ise çok düşüktü. İşte bu zorlu süreçte Anadolu'nun dört bir yanında kurulan 21 Köy Enstitüsü bulundukları bölgenin coğrafi özelliklerine göre verdikleri eğitim ile birlikte tarımsal üretimde de mucizeler yarattılar.
Köy Enstitüleri'nde uygulamalı teknik derslerin yanı sıra kültür sanat ağırlıklı bir eğitim modeli de uygulanıyordu.
Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanlığı döneminde dünya klasiklerini Türkçe'ye tercüme ettirmişti. Köy Enstitüsü öğrencileri her sene 25 klasik romanı okumakla yükümlüydü. Öğrenciler enstitüde en az bir müzik aleti çalmasını da öğreniyordu.
Kısa bir süre 'yaşayabilen' Köy Enstitüleri'nden onlarca öğretmen, yazar, şair, bilim insanı çıktı. O tarihe kadar okuryazar bile olamayan köy çocukları okuyor, yazıyor, üretiyor, uygar birer yurttaş olarak ülke kalkınmasına katkı sağlıyordu.
KİMLER NEDEN KORKTULAR ?
Toprak ağaları, şeyhler ve mütegallibe (halktan zorla geçinenler) ile onların temsilcisi gerici siyasetçiler Köy Enstitüleri'nden çok korktular. Bunun arkasından 'toprak reformunun' geleceğini anlamışlardı.
Uygulanan sistem ile yetişen yurtsever nesil, gözünü Türkiye'ye dikmiş emperyalistlerin Türkiye planları için de 'tehlike arzediyordu'.
Uzun yıllar milletvekilliği yapan Kinyas Kartal Köy Enstitüleri'nin kapatılması için yapılanları bir gazete röportajında tüm içtenliği (!) ile anlatıyor;
'Ben toprak ağasıyım. 200'e yakın köyüm var.
Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı.
Ama köy enstitüleri açıldıktan sonra köylerime 'Köy Enstitüsü Mezunu Öğretmenler' geldi ve bu köylerden artık kimse bana gelip danışmamaya başladı.
Ben düşündüm 200 köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu gelirse benim ağalığım ne olur, sıfıra düşer!
Öyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve doğudaki bütün ağaları topladım. Bir de batıdan buldum. Sonra Menderes'le pazarlığa gittik. (1950 seçimlerinin olacağı zaman) Dedik ki; Köy Enstitüleri'ni kapatırsan toprak ağalarının oyları sana. Kapatmazsan oy yok .
Oylarımızı verdik, Köy Enstitüleri'ni kapattırdık.
YOK EDİLEN BİR GELECEK…
Önce 1946 yılında, Köy Enstitüleri'nin kurulmasında büyük emekleri geçen Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanlığı görevinden uzaklaştırıldı. Sonra İsmail Hakkı Tonguç, İlköğretim Genel Müdürlüğü görevinden alındı. Ardından enstitülerin temel ilkeleri birer birer ortadan kaldırılmaya başlandı.
Uygulanmakta olan iş eğitimi ilkelerine kısıtlama getirildi. Özgür okuma saatleri kaldırıldı. Birçok kitap yasaklandı. Öğrenciler, Enstitü yönetiminden dışlandı.
1947 yılında Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı. Karma eğitime son verilip kız öğrenciler ayrı okulda toplandı.
1954'te de, 6234 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri kapatıldı.
'YARINLARA ÜMİTLE YÜRÜYENLERE BİR SELAM UÇURALIM'
2. Dünya savaşının hemen ardından kurulan 'yeni dünya' düzeninde Amerika (ABD) ile dost ve müttefik olmanın, Marshall yardımları almanın karşılığında feda edilen ilk kurban Köy Enstitüleri oldu.
Çağdaşlıktan, akıl ve bilimin yolundan giden kurumları kapatmak, aydınları karalamak için 'yerli işbirlikçileri' bulmak ise çok kolay oldu…
Ve 'Karşı Devrim' tam da o günlerde başladı…