Yıllarca köşe yazılarımda elektrikli otomobilleri ve diğer kara taşıtlarının sıfır emisyon vaatleri nedeniyle hararetli savunuculuğunu yaptım.

Gerçekten de günümüzde çevre bilincinin artmasıyla birlikte, pek çoğumuz tarafından elektrikli araçlar adeta bir kurtuluş gibi görünüyor. Fosil yakıtların tükendiği, çevreye verdiği zararın her geçen gün arttığı bir çağda, elektrikli araçlar çözüm gibi sunuluyor. Ancak, her güzelin bir kusuru olduğu gibi, elektrikli araçların da gözden kaçan bir gerçeği var: pillerinin üretim sürecinin çevre dostu olmaması.

Elektrikli araçlar, fosil yakıtlı araçlara kıyasla kullanım sırasında daha az karbon salınımına sebep olmalarıyla övünüyorlar. Ancak, bu araçların pillerinin üretim sürecindeki çevresel etkiler genellikle göz ardı ediliyor. Özellikle, lityum-iyon piller gibi elektrikli araçlarda yaygın olarak kullanılan piller, çevreye zararlı bir üretim sürecine sahip. Lityum-iyon piller, çevre için büyük bir tehdit oluşturan madenlerin çıkarılmasıyla başlıyor. Bu madenlerin çıkarılması, ekosistemlere ve yerel topluluklara ciddi zararlar verebiliyor. Madencilik sürecinde su kirliliği, toprak erozyonu ve biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Ayrıca, lityum madenciliği sırasında kullanılan kimyasalların ve suyun fazla tüketimi, çevresel dengenin bozulmasına yol açıyor.

Pillerin üretiminde kullanılan hammaddelerin çıkarılmasıyla ilgili sorunlar yetmiyormuş gibi, üretim süreci de çevre dostu değil. Fabrikalardaki kimyasal atıklar, hava ve su kirliliğine neden oluyor. Ayrıca, pil üretimi sırasında enerji yoğun bir süreç olduğundan, fosil yakıtlı enerji kaynaklarının kullanımıyla sera gazı emisyonları artıyor. Pillerin üretim sürecindeki bu çevresel etkiler, elektrikli araçların toplam çevresel ayak izini önemli ölçüde artırıyor. Bu da, elektrikli araçların sadece kullanım sırasında değil, üretim aşamasında da çevreye zarar verdiği anlamına geliyor.

Bu konuda Turkish Forum’da yer alan ‘Gerçek, hepimize anlatılan kurgudan çok daha iyidir’ vurgusuyla yapılmış paylaşım şu şekilde:

Tesla Model Y'nin bataryası, aracın yolcu bölmesinin altındaki tüm alanı kaplar. Bu bataryayı üretmek için yaklaşık 12 ton kaya (Lityum üretimi için, ayrıca deniz suyundan da elde edilebilir), 5 ton kobalt minerali (Genellikle bakır işleme yan ürünü olarak ve nikel cevherlerinden çıkarılır ve bu, pil üretimi için en zor ve pahalı malzemedir), 3 ton nikel cevheri, 12 ton bakır cevheri hammaddelerine ihtiyaç vardır. Bu hammaddeleri elde etmek için yaklaşık 250 ton toprak taşınması gerekir. Bu taşımanın sonucunda 12 kg lityum, 13.6 kg nikel, 22 kg manganez, 6.8 kg kobalt mineralleri elde edilir.

Ayrıca, bataryanın üretimi için 200 kg alüminyum, çelik ve/veya plastik, 50.8 kg grafit malzemelerine de ihtiyaç duyulur. Bu hammaddelerin elde edilmesi için genellikle Tırtıl 994A gibi temel minerallerin taşınmasında kullanılır. Bu işlem sırasında 12 saatte yaklaşık 1000 litre mazot tüketilir. Sonuç olarak, tüm bu malzemelerin ve işlemlerin ardından "sıfır emisyon" bir araba ortaya çıkar. Ancak, pillerin üretimi için gerekli olan minerallerin büyük bir kısmı genellikle Çin veya Afrika gibi ülkelerden temin edilir. Bu bölgelerde madencilik faaliyetlerinin çocuk işçiliği gibi etik sorunlara yol açması ise ciddi bir endişe kaynağıdır. Ayrıca, 2021 Tesla Model Y'nin OEM bataryasının maliyeti yaklaşık olarak 4.999 $'dır. Ancak, bu batarya 453.5 kg ağırlığındadır ve kargo ücretleri de dikkate alınmalıdır.

Elektrikli bir arabanın net sıfır CO2'ye ulaşması yaklaşık yedi yıl sürer, ancak pillerin ömrü genellikle 10 yıl kadardır. Bu nedenle, ilk üç yılda karbon ayak izinizi azaltmaya başlarsınız, ancak sonrasında pilleri değiştirmeniz gerekebilir ve bu süre zarfında elde ettiğiniz kazanımları kaybedebilirsiniz”.

Peki, ne yapmalı? Elektrikli araçlar çevre için hala daha iyi bir seçenek olabilir, ancak bu süreçte pillerin üretiminde ve geri dönüşümünde daha sürdürülebilir yöntemlerin benimsenmesi gerekiyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla piller için daha çevre dostu üretim süreçleri geliştirilmeli ve madencilik faaliyetlerinin çevresel etkileri minimize edilmelidir. Ayrıca, kullanılmış pillerin geri dönüşümü ve pil teknolojisinin geliştirilmesi de önemlidir.

Aynı zamanda, elektrikli araçların çevre dostu olması için pillerle ilgili olarak tüketici bilincinin artırılması da önemlidir. Tüketiciler, elektrikli araç satın alırken pillerin üretim süreci ve geri dönüşüm olanakları hakkında bilgi edinmeli ve çevre dostu seçenekleri tercih etmelidirler.

Bu noktada, devletlerin ve endüstrinin de sorumlulukları bulunmaktadır. Elektrikli araç teknolojisinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması sürecinde çevresel etkilerin azaltılması için teşvikler ve düzenlemeler getirilmelidir. Örneğin, yeşil enerji kaynaklarının kullanımını teşvik eden politikalar, pil geri dönüşümü için daha sıkı standartlar belirlenmesi ve pil üretiminde sürdürülebilir materyallerin kullanımını teşvik eden düzenlemeler hayata geçirilebilir.

Ayrıca, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yatırım yapılması da önemlidir. Daha çevre dostu pil teknolojilerinin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi, elektrikli araçların çevresel etkilerini azaltmada büyük bir rol oynayabilir.

Sonuç olarak, elektrikli araçlar çevre için umut vaat eden bir teknoloji olabilir, ancak bu umudu gerçekleştirmek için tüm paydaşların iş birliği yapması gerekmektedir. Pillerin üretim sürecindeki çevresel etkilerle yüzleşmek ve daha sürdürülebilir çözümler bulmak, elektrikli araçların çevre dostu bir alternatif olmalarını sağlayacaktır. Unutmayalım ki, her güzelin bir kusuru vardır ve bu kusurları göz ardı etmemek, daha temiz ve sağlıklı bir gelecek için atılacak önemli bir adımdır