Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) “Cumhuriyetin 100. Yılında Geçmişten Günümüze Sayılarla Eğitim” başlıklı bir çalışma yayımladı.
Yayımlanan bu çalışmada MEB’in övgüyle paylaştığı bazı veriler aslında olumsuz bir tabloyu ortaya çıkardı.
Uyuşturucu baronlarının cirit attığı, terör örgütlerinin, din istismarcısı tarikatların kıskaçlarını genişlettiği bir ortamda “resmi verilere göre” 1 milyon 187 bin 914 çocuğun eğitimin dışında kaldığı anlaşıldı.
BU ÇOCUKLAR NEREDE?
MEB verilerine göre, okullaşma oranları ilkokulda 93,8, ortaokulda 91,2, lisede ise 91,7 oldu. Sonuçlar, kademe yükseldikçe zorunlu okul çağında olan ama okulda olmayan çocuk sayısının arttığını gösteriyor.
MEB’in verilerine göre ilkokulda çağ nüfusu 5 milyon 247 bin 982 olmasına rağmen okullaşan çocuk sayısı 4 milyon 925 bin 73. İlkokulda olmayan çocuk sayısı ise 322 bin 909.
Çağ nüfusu ortaokulda 5 milyon 33 bin 669, lisede (ortaöğretim) 5 milyon 91 bin 201 oldu. Buna karşın eğitimde olan sayısı ortaokulda 4 milyon 591 bin 366, lisede 4 milyon 668 bin 499 oldu.
Lisede 442 bin 702, ortaokulda 442 bin 303 çocuk okula kayıtlı olması gerekirken eğitimin içinde yer almıyor.
2023 verileri ilkokul, ortaokul ve lise kademelerinin toplamında zorunlu eğitimde olması gereken 1 milyon 187 bin 914 çocuğun okullara kayıtlı olmadığını gösteriyor.
MEB’in bu kadar çocuğun ne yaptığından ve nerede olduklarından haberi bile yok. Bu verilere mesleki eğitim merkezlerinde (çıraklık eğitimi) ve açıköğretimde okuyan öğrenciler dahil değil.
MEB’in verilerine ek olarak yayımlanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri ise çocuklarla ilgili utanç verici başka bir gerçeği daha gösterdi. Çocuk işçilerin sayısı giderek artıyor.
TÜİK “İstatistiklerle Çocuk 2023” başlıkla yayımladığı istatistiklere göre; 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 22,1 oldu. Geçen yıl bu oran 18,7 idi.
Sözde mesleki eğitimin geliştirilmesi adına uygulanan MESEM Projesi ise, çocukları “örgün” mesleki ve teknik eğitimden uzaklaştırıyor. Çocukları hayata hazırlayan temel bilgiler ile bilim ve becerilerinin geliştirilmesinde yetersiz kalan MESEM Projesi, maalesef öğrencilerin ucuz işgücü haline getirildiği, sömürüye dayalı bir sisteme dönüşmeye başladı.
Tüm bu verilere baktığımızda örgün eğitimin bu iktidar döneminde ne hale getirildiği daha iyi anlaşılıyor.
MEB NELERLE UĞRAŞIYOR?
MEB’in yayımladığı “Cumhuriyetin 100. Yılında Geçmişten Günümüze Sayılarla Eğitim” verileri, örgün eğitim dışında kalan “kayıp çocuk” sayısında yaşanan artışın, eğitim sistemimizin çözüme kavuşması gereken en büyük sorunları arasında yer aldığını bir kez daha ortaya koymuştur. Ancak siyasi iktidar bu gerçekleri görmek ve çözüm üretmek yerine uzun süredir kendi siyasal ideolojik hedefleri doğrultusunda çağdaş, laik, bilimsel ve kamusal ağırlıklı eğitimi yeniden yapılandırmaya çalışıyor.
ÇEDES Projesi ile okullara imamların gönderilmesi, örtük amaçlı müfredat değişiklikleri, zorunlu seçmeli din dersleri seçtirilmesi gibi uygulamalar MEB’in en çok önem verdiği ve uğraştığı konuların başında geliyor.
MEB’in resmi verilerine kadar yansıyan ve zorunlu eğitim çağında okulda olması gereken ama hiçbir okulda kayıtlı olmayan milyonlarca çocuk nerede?
Bu çocukların hangi koşullarda yaşadıkları ve hangi karanlık güçlerin hedefinde olduğu hiç kimsenin umurunda değil mi?