Bu yıl 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 101. yıl dönümünü kutladık.

Bağımsızlığımızın siyasal ve hukuksal belgesi olan Lozan; son yıllarda çakma tarihçilerin ürettikleri yalan yanlış bilgilerle; İsmet İnönü’ye hatta Atatürk’e “dolaylı” saldırmak için en çok kullanılan ve çarpıtılan tarihi olaylardan biri haline getirildi.

    Lozan'ın hiçbir maddesinde, bu antlaşmanın 2023’te veya başka bir zaman sona ereceğine yönelik madde yoktur. Yıllardır “malum çevrelerce” Lozan ile ilgili benzer yalanlar üretilerek halkımız yanıltılmaya çalışıldı.

İşte, Lozan’ın üzerinden tam 101 yıl geçti ve tüm yalancılar suspus oldu.

İYİ Kİ LOZAN ANTLAŞMASI VAR!..

    Lozan Barış Antlaşması’nda belirlenen temel koşullarla ve ardından 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Öğretim Birliği) Kanunu ile Türkiye’deki tüm yabancı okullar denetim altına alındı ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Ancak bir süredir Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Fransa ve Almanya’nın Ankara Büyükelçilikleri arasında bir tartışma yaşanıyor.

Tartışmanın ana kaynağı, Fransa Büyükelçiliğine bağlı Ankara’da bulunan Charles de Gaulle ve İstanbul’da bulunan Pierre Loti okulları. Şimdi bunlara Almanya Büyükelçiliğine bağlı Ankara’daki Ernst-Reuter Schule Okulu da dahil oldu.

    Türkiye’de yabancıların kurduğu Türk öğrenci alan okullar MEB’in koşullarına uygun faaliyette bulundukları için herhangi bir sorun yaşamıyor. Ancak, Fransa tarafından Ankara’da açılan Charles de Gaulle ve İstanbul’da bulunan Pierre Loti ve Alman Ernst-Reuter Schule okulları büyükelçiliklerin bünyesinde açılan okullar; yani milletlerarası okul statüsünde ya da yabancı özel lise değiller. Adı geçen okullar kendi müfredatlarını uyguluyor ve öğrencilerine kendi devletlerinin diplomasını veriyor. Ancak, son yıllarda durum çok farklı bir boyut kazandı.

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ KURNAZLIĞI!..

    Sadece Fransız ya da Alman diplomatlarının ve expat çocuklarının gidebileceği bu okullarda uzun zamandır Türk vatandaşı çocuklar da okuyor. Üstelik bu okuldaki mevcut Türk vatandaşı öğrenci sayısı oranının %90’lara ulaştığı biliniyor. Bu okulların kapısından MEB’in Maarif Müfettişleri giremiyor ve denetleme bile yapamıyor.

 Büyükelçilikler bünyesinde açılan bu okullara son yıllarda inanılmaz bir talep başladı.

Bu ilginin (!) elbette bir nedeni var…

Türk vatandaşı olan çocuklar büyükelçiliklere bağlı bu okullardan mezun olunca YKS’ye (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) değil yabancı öğrenci statüsüyle YÖS’e (Yabancı Öğrenciler Sınavı) girip büyük ölçüde puan ve kontenjan avantajı elde ediyorlar. Böylece, Türk üniversitelerine adaletsiz ve haksız biçimde kolayca yerleşiyorlar.

Şimdi kamuoyu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu halde “başta siyasetçiler olmak üzere” çocuklarını bu okullara gönderenlerin açıklanmasını bekliyor.

GEÇ DE OLSA HATIRLADILAR!..

   MEB, geçtiğimiz günlerde Fransa ve Almanya Büyükelçiliklerine bir uyarı notası verdi. Bu uyarı notasında, 2024-2025 eğitim-öğretim yılından itibaren büyükelçilikler bünyesinde yer alan okullara Türk vatandaşı öğrenci kabul edilmeyeceğini ve mevcut kayıtlı Türk öğrencilerin Türk okullarına nakledilmesi gerektiği resmen bildirildi.

Milli Eğitim Bakanlığı, bu sorunun çözümündeki haklılığını Lozan Barış Antlaşması’ndan ve Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Öğretim Birliği) Kanunu’ndan aldığı yasal gerekçelere dayanarak açıklıyor. Yani Lozan Barış Antlaşması 101 yıl sonra, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ise 100 yıl sonra bile Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarını ve milli eğitimi korumaya devam ediyor.

Anlayana ne büyük ders değil mi?